top of page

Neoliberalizm ve Şirketleşen Üniversiteler*

Güncelleme tarihi: 9 Oca


Fransız düşünür M. Foucault’ya göre özne tarihsel bir inşanın ürünüdür. Aynı zamanda özne, kişinin kendisiyle kurduğu bilinç ilişkisidir ve özneler birtakım deneyimler aracılığıyla kurulmaktadır. Foucault, tarihsel olarak inşa edilmiş normları “normal” ya da “anormal” kabul ederek bu normların öznesi konumuna geçtiğimizi ve bunu yaparken bize sunulan deneyim paketlerinden faydalandığımızın üzerinde durur. Aynı zamanda Foucault’nun amacı, iktidar aracılığıyla bireylerin eylemleri üzerinde sağlamış oldukları kontrol ile öznelleşmenin açığa çıkış sürecini incelemektir.

Öznelleşme süreci boyunca deneyimlerin nerden ve nasıl bizlere sunulduğunu sorgulamayız. Aynı zamanda normların kim tarafından belirlendiğini ve bizlerin bunları neden kabul ettiğini görmezden geliriz. Öznel deneyimlerin nasıl inşa edildiğini anlayabilmemiz için -çünkü deneyim ve iktidar arasında bağlantı var- özellikle iktidarın nasıl bir mekanizma olduğu üzerinde durmamız gerekmektedir. “İktidar”, Foucault’ya göre öncelikle nihai biçimlerinden arındırılmış olarak ele alınmalıdır, yani devletin egemenliği, yasanın biçimi ya da bir egemenliğin bütünsel birliği değildir. İktidar, bir güç ilişkileri çokluğudur aslında (Demir, 2014).  İktidar mekanizmaları bazı durumlarda rızaya dayalı bir biçimde kendisini göstermekte olup bireylerin her türlü eylem alanını sınırlayıcı bir rol oynar. Bireylere sunulan pek çok seçenek aslında belirli ölçülerde sınırlandırılmıştır, birey sıkı bir denetim altındadır ve kontrol edilmektedir. Fakat birey buradaki işleyişi olağan kabul ettiği ölçüde iktidar mekanizmasını kavramakta güçlük çekmektedir. Bu bağlamda Michel Foucault’ya göre (2016: 74);

“İktidar, mümkün eylemler üzerinde işleyen bir eylemler kümesidir: eyleyen öznelerin davranışlarının kaydolduğu imkân alanı üzerinde yer alır: kışkırtır, teşvik eder, baştan çıkarır, kolaylaştırır veya zorlaştırır, genişletir ya da sınırlar, aşağı yukarı muhtemel hale getirir; uç noktada kısıtlar ya da mutlak olarak engeller; ancak eylemde bulundukları ya da bulunabilecekleri ölçüde eyleyen özne ya da özneler üzerinde eylemde bulunma biçimidir.”

 İktidar, salt siyasi ya da ekonomik alandaki ilişkilerden ibaret değildir. İktidar yapısı gereği gündelik yaşamımızda her yerde konumlanabilir. İkili ilişkilerinden başlayıp pek çok alana yayılmış bir biçimdedir. Kadın- erkek ilişkileri, aile, din, siyaset vb. “İktidar ilişkileri, toplumsal ağların bütününe kök salmıştır” (Foucault, 2016: 79). İktidar, oluşturduğu deneyim paketleri ile özneyi üreterek kendisine tabi kılar. Aynı zamanda iktidar, özgürlükten de beslenmektedir. Bireyi sanki özgürmüşçesine yönlendirir ve denetim altında tutar. Dolayısıyla sandığımızın aksine iktidar ilişkileri, sinsi bir şekilde -saman altından su yürüterek de diyebiliriz- şiddet ve baskıya başvurmadan geliştirdiği stratejilerle öznelliği üreterek bireyleri iktidara bağlı kılmaktadır.

Bu noktada iktidarın neoliberal sistem içine aldığı üniversitelerin asıl özneleri olan öğrenciler ve akademisyenleri kendi birer öznelerine dönüştürmesi ve üniversitelerin nasıl şirketleştikleri örnek bir vaka olarak incelemek yerinde olacaktır. Neoliberalizm ile özneye yüklenen anlam değişerek, üretici birer öznenin yerini kendi kendisini yatırım aracına dönüştüren yeni öznellik deneyimlerinin açığa çıktığını görmekteyiz. Neoliberal sistemde, rekabetin ve girişimciliğin yükselişi bireylerin hem başkalarıyla hem de kendileriyle olan ilişkisini değiştirmiştir. Burada liberalizmde olduğu gibi metaların değiş tokuşu yerini rekabet mekanizmalarının işleyişine bırakmıştır. Rekabet ilişkilerin bütününe yayılarak derinleşmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda yeni öznelerin kurulmasına zemin hazırlamaktadır. Neoliberal sistemde rekabeti, pirüpak veyahut doğal bir şeymiş gibi algılarız. Hayatta kalmak için rekabet etmemiz gerektiği zihinlerimize yerleşmiştir. Dolayısıyla hayatta kalabilmenin koşulu olarak salt üretim yetmez aynı zamanda birer girişimci özne de olmamız gerekmektedir. Bu süreçte insanın bizatihi kendisi meta konumuna gelmektedir. Neoliberal sistemde bireyler etik ve ahlaki değerlerini rafa kaldırarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler. İnsan işkillerinin tümünü çıkara ve “network” edinme çabasına harcayan bireyler arasında mücadele alanı da ortaya çıkmaktadır. Rekabetçi koşullara dahil olan bireyler, dostluk, arkadaşlık ya da sevgililik gibi duygu ve tutku barındıran ilişkileri de kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirmektedirler. İktidar, neoliberal özneyi rekabetçi sisteme entegre ederek sanki bu alanda özgürmüş gibi hareket ettiği yanılgısı ile denetlemektedir. Aynı zamanda başarısız olan bireyleri sistemin eksikliklerinden değil de yine sanki bireyin kendi çabaları sonucunda başarısız olduğu izlenimini vererek sistemin dışına iter. Bu da bireyleri daha yalnız ve mutsuz olmalarına ve eksik hissetmelerine neden olur. Kısacası neoliberal sistemde girişimci özne ol(a)mamak bizi sistemin dışına atar. Özellikle 21. yy. da neoliberalizmin yükselmesiyle beraber, üniversiteler de bu sistemin vazgeçilmez parçalarından biri oldu. Şentürk’ünde ifade ettiği gibi (2008:75) “Eğitim hakkı, eğitim piyasasındaki ve ticaretindeki yerini almaya indirgenmiştir”. Eğitim politikalarının sermayenin ve piyasanın güç alanına teslim edilmesine gerekçe olarak ise, eğitimin yatırım aracı ve ticari hizmet biçiminde algılanmaya başlanması ve yanlış kamu yönetimi politikalarının sonucunda azalan kaynaklarla, artan beklentilerin karşılanamaz duruma gelmesi gösterilmektedir (Tural, 2002: 101). Bu doğrultuda üniversitelerin yönetim süreçleri ve akademik yaşam, küreselleşmenin ekonomi politiğinin bir parçası haline getirilmektedir.

Dolayısıyla üniversiteler de eğitim piyasasındaki bu değişmeyle beraber neoliberalizmin temel argümanı olan şirketleşme, insanın kendisini sermaye olarak görmesi ve rekabete dayalı çıkar ve mücadele ilişkilerinin alanı haline geldi. Üniversiteler kültürü dönüştürücü gücünden feragat ederek, eleştirellikten uzaklaşarak, onaylama ve yayma aracına dönüşmüş ve kitle kültürünü, popüler kültür öğelerini besler duruma gelmiştir (Şentürk, 208:76).


Üniversiteler artık birer şirket haline gelerek akademik personeli ve öğrencileri ekonomik kalkınmanın parçası olarak görmektedir. Bu aynı zamanda üniversiteler aracılığıyla yeni öznellik deneyimlerinin açığa çıktığını göstermektedir. Öğrenciler kendilerinin portföyünü oluşturabilmek adına birden fazla uğraşta uzmanlaşmaya çalışmaktadırlar. Sıklıkla yazılım/kodlama öğrenmenin bireylere nasıl ivme kazandıracağını duymaktayız. Aynı şekilde birden fazla dil bilmek, enstrüman çalmak, ya da lider vasıflarına sahip olmak gibi temel -artık temel diyorum çünkü bunları bilmeyen sistemin dışına itiliyor- birtakım beceriler sahip olunmalıdır. Dolayısıyla üniversite gibi bir kurumda salt okuduğumuz bölüm ve derslere yetinmek neoliberal sistemde olumsuz karışlanacak bir durumdur. Rekabet de tüm bu sürece eklemlenerek bireylerin kendi emeklerini birer sermaye olarak algılamalarına alan açar ki bu da yeni bir öznellik deneyimi açığa çıkartır.  Aynı zamanda akademisyenlerinde bilimsel faaliyetlerini yürütürken -bir neoliberal şirket olarak- üniversitelerin istediği bilgileri üretmesi gerekmektedir. Yine Şentürk’ün de ifadeleriyle (2008: 77) artık akademik üretimlerde ‘puan’ tablolarında sayılarına göre, ölçülebilirliklerine göre (yargılanabilirliklerine göre değil) sıralanmaktadır. Bu durum ise akademisyenleri rekabete sokarak yalnızca puanlarını aratılabilmek için önlerine ne gelirse konuya bakmaksızın makaleler hazırlayan ve dolayısıyla niteliklerinin tartışıldığı pek çok yazının ortaya çıktığını da görüyoruz. Kısacı bugün yürütülen bilimsel faaliyetler, bilgiye ve toplumsal meselelere değinmenin ötesinde neoliberal sistemde ne kadar ekonomik bir çıktısı olduğu gösterilerek yürütülmektedir. Akademide oluşan rekabet ve mücadele de artık akademisyenlerin sözleşmeli olarak bilimsel faaliyet yürüttükleri bir alana doğru evrilmektedir.

	“Akademik araştırma, bilimsel yönelimlerden koparak, ticari bir etkinliğe dönüşmektedir. Araştırma kavramının anlamı, piyasa terimleri ile geçerlilik ve değer kazanan disiplinler hiyerarşisine taşınmaktadır. Akademik disiplin var olan ekonomi politiğe hizmet ediyor, onu yeniden üretmeyi amaçlıyorsa değerli ve yararlı bulunmaya başlamıştır. Bu anlamda ‘yararlılık’ ilkesi piyasanın verimlilik yasaları ve kapitalizmin kavramsal çerçevesi ile örtüşmektedir. Yararlılık ve verimlilik ilkesinin bilimsel etkinlikte, özgürleştirici ve demokratikleştirici bir süreç yarattığı ileri sürülse de neoliberal ekonominin yetkeci ve denetimci ekonomi politiğine dönüştürmeye hizmet etmektedir” (Şentürk, 2008: 77).

Sonuç olarak M. Foucault’un üzerinde durduğu öznellik deneyimleri neoliberal sistemle beraber biçim değiştirerek sisteme eklemlenmektedir. Üniversitelerin eleştirel, bilimsel tavrı piyasa denetimi tarafından etkisizleştirilmektedir (Şentürk, 2008: 79). Aynı zamanda hem özneleri hem de kurumları birer şirket haline getiren neoliberal sistem iktidar ilişkilerini rekabet, çıkar gibi dinamolarla sürekli kılmaktadır.

 

RUVEYDA ŞENDOĞAN


*Bu yazı, neoliberalizmle birlikte üniversitelerin şirketleşmesi aynı zamanda öğrencileri birer müşteri olarak görülmesi ve dolayısıyla yeni öznelik pratiği olarak girişimci öznelerin oluşturulmasında neoliberal şirket olan üniversite kurumunun etkileri Fransız düşünür M. Foucault’nun kavramları bağlamında yazılmıştır.


Bu konuyla ilgili daha geniş tartışma için bakınız:


Üniversitelerde Neoliberal Dönüşüm”- Ferda KESKİN, https://www.youtube.com/watch?v=_UdGLvotd3s.

 

Demir, E. (2014). “Foucault'da İktidarı Yeniden Düşünmekhttps://birikimdergisi.com/guncel/541/foucault-da-iktidari-yeniden-dusunmek Erişim tarihi ve saati: 07.01.2024/ 19:55

 

Foucault, M. (2015). Toplumu Savunmak Gerekir, çev. Ş. Aktaş, Ankara: Yapı Kredi Yayınları.

 

Foucault, M. (2016). Özne ve İktidar, çev. I. Ergüden & O. Akınhay, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

 

Şentürk, İ. (2008). “Pierre Bourdieu’nun Neoliberalizm Eleştirisi Bağlamında Eğitim Yönetimini Yeniden Düşünmek”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,11(2).



301 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page